cadı hikayeleri II
“Bir Hemşin köyünde yeni evli bir çift varmış. Genç
çift ilk bebeklerini kucaklarına aldığında büyük bir mutluluk yaşamış.
Ama mutlulukları kısa sürmüş. Bir süre sonra bebek annesini emmez olmuş.
Beti benzi atmış. Bembeyaz kesilmiş. Önce bebeği başkasına emzirmek
istemişler. Ama fayda etmemiş. Nazara geldiğine inanmışlar. Bebeği
hocalara götürmüşler. Nazar duaları, korku duaları okunmuş ama fayda
etmemiş. Yavruları gözlerinin önünde erimiş. Sonunda doktora götürmeye
karar vermişler. Hiçbir şey çare olamamış dertlerine. Bebekleri ölmüş.
Büyük üzüntü yaşamışlar. Gel zaman git zaman kadın tekrar gebe kalmış.
Adam büyük mutluluk içindeymiş. Eşine çok özen göstermiş. Sonunda
bebekleri dünyaya gelmiş. “Lusnika yi bes- ay gibi” parlayan bir
bebekmiş. Ama bir süre sonra bu bebekte diğeri gibi solmaya başlamış.
Yemeden içmeden kesilmiş. Tüm çareleri denemelerine rağmen çocuğu
kurtaramamışlar. Kadın üçüncü bebeğini yaza yakın doğurmuş. Her yaz
olduğu gibi ev ahalisinin yaşlıları ve çocukları yaylaya çıkmış. O
zamanlar gençler ve kadınlar ilk sürüm çayı topladıktan sonra yaylaya
çıkar, ikinci sürüm çay için geri köye gelirlermiş. Anne bebeği çok
küçük olduğu için yaylaya göndermek istememiş. Momi diğer çocuğundan
olan torunlarıyla çıkmış yaylaya.Çocuk oldukça sağlıklı görünüyormuş. Adam ise
bebeklerinin durup dururken neden öldüklerini anlayamamakta, bu bebeğini
de kaybetme korkusuyla yanıp tutuşmaktaymış. Bir yaşlı kadın adamın bu
durumunu öğrenince gelip adama nasihatte bulunmuş: “Orti, ku dağotse
cadun guda, kişerner bedaa, perna caduin- yavrum senin çocukları cadı
yiyor. Geceleri bekle, yakala cadıyı”. Yaşlı kadın, cadının bebekleri,
özellikle de en sevdiklerini yediğini anlatmış adama. Cadı geceleri
gizlice gelir, çocuğun göğüs kafesinden kalbini söker alır ve yermiş.
Bunu belli sürelerle yapmak zorundaymış. Çünkü cadılar böyle
beslenirmiş.Bunun üzerine adam evinin kapısında geceleri nöbet
tutmaya başlamış. Günlerce nöbet tutmuş. Nöbette olduğu gecelerin
birinde, yaşlı bir kadının bir domuzun sırtında kapısına yaklaştığını
görmüş. Tam kapıdan içeri girmek üzereyken saklandığı yerden çıkmış ve
kadını yakalamış. Gördüğü yüz karşısında dehşete kapılmış. Çünkü
yakaladığı kişi annesiymiş. Annesi hemen yalvarmaya başlamış: “Orti mema
enoğçim, inç gelli umets asel mi- yavrum bir daha yapmayacağım, ne olur
kimseye söyleme”. Adam şaşa kalmış. Cadı geldiği gibi domuzun sırtına
binmiş ve karanlıkta kaybolmuş.Yayla yolu yaya bir günde ancak
gidilebilecek bir yolmuş. Adam yaylaya haber salmış. Annesinin nerede
olduğunu, ne yaptığını öğrenmek istemiş. Gelen habere göre annesi
yaylada normal yaşantısını sürdürüyormuş. Çocuklarla ilgileniyor, onlara
hikayeler anlatıyormuş.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder